Sosyal Medya

Güncel

"Müzakerenin düğümü Suriye’de"

Al Jazeera’ye konuşan Mesut Yeğen ve Vahap Coşkun’a göre, müzakere çok uzak değil. Hukukçu Coşkun’a göre, müzakere kapısı hiç kapanmadı. Sosyolog Yeğen’e göre ise, Eylül – Ekim gibi konuşmak için yeni bir zemin oluşabilir. Her ikisine göre de, Suriye sahasındaki gelişmeler bir değişikliğe işaret ediyor.



7 Haziran 2015’ten bu yana sadece bir yıl geçti ama çok ÅŸey deÄŸiÅŸti. Çözüm süreci rafa kalktı, çatışmalara dönüldü. Onlarca can kaybının yanı sıra binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Aslen HDP’li milletvekillerini hedef alan dokunulmazlıkların kaldırılması tasarısı kabul edildi. Suriye’de ise ABD ve YPG ortak operasyonlar düzenliyor. Bugünkü durumu Kürt meselesinde uzman iki isimle Åžehir Ãœniversitesi’nden Prof. Mesut YeÄŸen ve Dicle Ãœniversitesi’nden Doç.Vahap CoÅŸkun ile konuÅŸtuk. Her ikisine göre de, Suriye sahasındaki geliÅŸmeler Kürt sorununun geleceÄŸi açısından çok önemli. Sosyolog YeÄŸen’e büyük bir ihtimalle Afrin ile Kobani arasında, Kürtlerin bir ÅŸekilde devamlılık saÄŸladığı bir koridor oluÅŸacak. Ama o koridor Halep'in kuzeyinde olacak, Türkiye sınırlarına kadar da ulaşılmayacak. CoÅŸkun ise, ABD’nin Türkiye ve PKK’nin kırmızı çizgilerini uzlaÅŸtırmaya çabaladığı görüşünde.

Kürt meselesi açısından bakıldığında, geçen sene 7 Haziran’dan bu yana çok ÅŸey deÄŸiÅŸti. Åžehir savaÅŸları, hendekler bitti. Dokunulmazlıkların kaldırılması kabul edildi. Yeni bir askeri stratejiden söz ediliyor. Bugünkü durumu nasıl tanımlarsınız?

YeÄŸen: 7 Haziran’da ortaya çıkan tablo, esas olarak siyasetin, parlamentonun Kürt meselesinde öne çıkacağı bir tabloydu. Åžimdi o tablo yok. Ne AK Parti içerisindeki Kürt meselesine dönük akıl bugün etkin, ne de HDP etkili. Biraz parlamentonun geri plana düştüğü, güvenlik siyasetinin öne çıktığı bir tablo. Ancak o tablonun içerisinde de belki yeni bir merhale oluÅŸuyor.

Nasıl bir merhale bu?

YeÄŸen: PKK’nin açıklamalarından anlaşılan PKK ÅŸehir savaşını bitiriyor. Abdülkadir Selvi’nin yazılarından da anladığım kadarıyla, ÅŸehirde yürütülen ve PKK üzerinde de etkili olduÄŸu görülen operasyonların bir benzerini de devlet kırsal bölgede de yapmak istiyor ya da en azından yapacağına dair mesaj vererek PKK’ye buraları “boÅŸalt” diyor. Suriye’de yaÅŸanacak geliÅŸmelere, özellikle de ABD’nin PKK’ye önereceklerine ya da muhtemelen vereceÄŸi teminatlara baÄŸlı olarak PKK bu yazı kırsalda çok ÅŸiddetli bir çatışmayla geçirmemeyi tercih edebilir. Ama Suriye sahasında PKK’nin kaldıracağı ve ABD’nin de garantisini vereceÄŸi türden bir durum oluÅŸmazsa, PKK kırda da kalabilir ve ÅŸehir savaÅŸlarını yürütürken yaptığı gibi araçlarla karakollara saldırma iÅŸini de gerçekleÅŸtirebilir. Ancak 90’larda gördüğümüz türden bir çatışma süreci yaÅŸanacağını sanmıyorum.

CoÅŸkun: 7 Haziran’da HDP’nin kendilerinin bile tahminlerinin ötesindeki baÅŸarısı, bu sorunun siyaset zemininde çözülebilmesi için çok iyi bir imkan ortaya çıkarmıştı. Maalesef bu imkân iyi bir ÅŸekilde deÄŸerlendirilemedi. Benim kanım, PKK’nın bu çatışmaya girmeyi tercih ettiÄŸi yönünde. Bu tercihin arkasında birtakım hesaplar vardı. 7 Haziran’da AK Parti’nin iktidarını kaybetmesi, ülke dışında AK Parti ve ErdoÄŸan’a yönelik çok ciddi bir muhalefetin geliÅŸmiÅŸ olması ve 13 yıllık bir iktidardan sonra tek başına hükümet olma ÅŸansının da kaybedilmiÅŸ olması, devlette bir zaafın meydana geldiÄŸi düşüncesini yaratmış olabilir PKK’de. Ayrıca Suriye siyasetinde devlet ile PKK’nin bir ortak mutabakat geliÅŸtirmemeleri de çatışmanın baÅŸlamasının en önemli sebeplerinden biri. Hendek stratejisinin baÅŸarılı olabilmesinin bence iki önemli ÅŸartı vardı. Halkın en azından anlamlı bir kısmının desteÄŸi ve merkezi devlet gücünün bir zafiyet göstermesi...Ä°kisi de gerçekleÅŸmedi. PKK’nin hendek savaÅŸlarında bu anlamda yenilmesi, devletin, hükümetin, Türkiye’nin kazancı anlamına gelmiyor. O nedenle her halükarda bir ÅŸekilde siyasetinde devreye girebileceÄŸini düşünüyorum. Fakat 7 Haziran’dan bugüne siyasetin devreye girebilmesi için gerekli ÅŸartlar deÄŸiÅŸti.

“Siyasetin devreye girebilmesi için ÅŸartlar deÄŸiÅŸti”

Yeniden siyasete dönmenin şartları şimdi neler peki?

CoÅŸkun: 2013’te baÅŸlayan çatışma sürecinde devletin genel tavrı ÅŸuydu: Masada oturalım, silah bırakmanın, örgüt mensuplarının hukuki durumlarının nasıl olacağını konuÅŸalım. Ama ÅŸu anda gördüğüm kadarıyla devletin söylemi ÅŸu: Önce silah bıraktığınızı ya da Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleden vazgeçtiÄŸinizi ilan edin. Silahlı unsurlarınızı ülke dışına çekin, ondan sonra konuÅŸabiliriz.

Ama bu kapı kapanmadı, diyorsunuz.

CoÅŸkun: Kapı kapanmadı. Gündelik politik dile çok fazla aldanmamak gerek. Gündelik politik dilde her iki taraf da kendi tabanının tahkim etmek veya diÄŸer tarafı daha belirli bir pozisyona sürüklemek için çok sert bir dil kullanabilir. Ancak iki tarafın da 40 yıllık tecrübeden ÅŸunu çıkarttığını biliyorum: Bunu salt güvenlikle veya çatışmayla çözebilmenin imkanı yok. O nedenle bu kapı sürekli olarak aralık tutulur. Devletin de PKK’nin de birtakım ÅŸartları var. PKK, devletin “önce silah bırak, sonra oturup konuÅŸalım” ÅŸartını kabul eder mi? Ve Suriye’de devlet ve PKK ortak bir noktaya gelebilecekler mi?

Mesut Bey 1,5 ay önce bize “müzakere baÅŸlayabilir” diye yazmıştınız. O günden bugüne özellikle Suriye sahasında deÄŸiÅŸiklikler var. Hâlâ aynı kanıda mısınız?

YeÄŸen: Ã–zellikle Suriye sahasındaki geliÅŸmeler, müzakere kapısının aralanma ihtimalini yüksek tutuyor. Çünkü orada olup biten Türkiye’nin hiç istemediÄŸi, beklemediÄŸi bir ÅŸekilde ilerliyor. Öyle ki orada iÅŸlerin Kürtlerin lehine ilerlemesini durdurmanın Türkiye açısından neredeyse tek yolu, Suriye ve Ä°ran rejimleriye, Suriye ve Irak’a yönelik olarak bir ortaklaÅŸma. Böyle bir ortaklaÅŸma ve üstüne üstlük buna ABD’nin, Rusya’nın büyük bir itiraz göstermemesini saÄŸlamak. Neredeyse sıfır ihtimalli bir senaryo. EÄŸer bu olmayacaksa, Türkiye büyük bir ihtimalle Suriye’deki Kürt PYD-PKK gerçeÄŸini kabul eden bir yere gelmek zorunda. Bu da müzakere kapısının muhakkak aralanmasını gerektiriyor gibi görünüyor.

 

 
 
[[FotoÄŸraf: Osman KaytazoÄŸlu / Al Jazeera]]

Suriye’deki geliÅŸmeler tek etken mi?

YeÄŸen: Hayır. Ä°kinci olarak ÅŸehir savaÅŸlarında PKK’nin aldığı yenilgiye ve HDP’nin epey etkisizleÅŸtirilmesine raÄŸmen kamuoyu yoklamaları gösteriyor ki Kürtlerin HDP’ye desteÄŸinde aman aman bir azalma yok. Daha mühimi, AK Parti’ye yönelik bir teveccüh yok. Daha çok devlete yönelik bir küskünlük, bir öfke hali var ama PKK’nin ve HDP’nin haricinde de bir alternatifin geliÅŸmemesi söz konusu. Åžehir savaÅŸlarında yenilmiÅŸ ama askeri olarak çok zayıflamamış, Suriye’de, Türkiye’de, Ankara’da, Diyarbakır’da eylem yapabilen, militan devÅŸirebilen ve Suriye’de geliÅŸmelerin lehine olduÄŸu bir PKK var. Bu durum bizi “müzakereden baÅŸka bir yol ihtimali yoktur”a tekrar sevk ediyor.

“Eylül, Ekim gibi konuÅŸmak için yeni bir zemin oluÅŸabilir”

Peki bu müzakere ihtimali yeniden ne zaman belirebilir?

YeÄŸen: Büyük bir ihtimalle taraflar kendileri açısından en optimum noktanın oluÅŸmasını bekleyeceklerdir. Ama özellikle hükümete yakın medyada gördüğüm aşırı gaz verme yani “bitirdik bu iÅŸi” hali kamuoyunu müzakerelere hazırlamanın bir yolu olabilir. EÄŸer önümüzdeki yazı kırsalda çok büyük bir çatışmayla geçirmezsek ve bu iÅŸ Türkiye’de batıdaki ÅŸehirlere sıçramazsa, belki Eylül’de, Ekim’de, Suriye’deki geliÅŸmeler de bir hal yoluna girerse, yeni bir zemin oluÅŸabilir konuÅŸmak için.

Dokunulmazlıkların kaldırılmasının sizce ne gibi sonuçları olacak? 

CoÅŸkun: Dokunulmazlıkların kaldırılması hem hukuken hem siyaseten bir yanlıştı. HDP’nin son dönemki tercihleri nedeniyle HDP ile tabanı arasında ciddi bir sorgulama baÅŸlamış, mesafe açılmıştı bence. Dokunulmazlığı kaldırdığınızda ise bu siyasi bir karar olur ve bunun kitlelerde bir maÄŸduriyet yaratması, Kürtlerin kurumsal siyasetten dışlanma algısının güçlendirilmesi, HDP’nin ve PKK’nin tercihlerinin daha az sorgulanması gibi çok ciddi sonuçları olur. Ancak bu sorunların hangi boyutta yaÅŸanacağını söyleyebilmek için yargının uygulamasını beklemek gerek. EÄŸer yargı bunu düşük profilde sürdürürse, davaları normal seyrinde bırakıp milletvekillerine yönelik herhangi bir tutuklama veya gözaltına alma iÅŸlemi gerçekleÅŸmez, yargılamalar tutuksuz devam ederse, bu sarsıntılar çok daha kolay ÅŸekilde atlatılabilir. Ama eÄŸer ders verme, had bildirme hissiyatıyla milletvekillerinin büyük bir kısmını gözaltına alma, vs. olursa, o zaman hem Türkiye içerisinde hem de dışarıdan Türkiye’nin başının aÄŸrıyacağını söyleyebiliriz.  

YeÄŸen: Bunun sonuçları tümüyle nasıl uygulanacağına baÄŸlı. Türkiye parlamentosu Kürtlere “vekillerinizin dokunulmazlığı bizim için çok önemli deÄŸil” demiÅŸ oldu artık. Kürt kitleler bunu bir yere not etti. Bu iÅŸin nasıl ÅŸekilleneceÄŸi, tarafların karşılıklı adımlarıyla belirlenecek. Kürt hareketi mitingler yapmaya baÅŸladı. Bu süreci bir ÅŸekilde durdurabilmek, siyaseten bir faturasının olabileceÄŸini gösterebilmek, kendi kitlesiyle kısmen bozulan o muhabbeti biraz onarmak ve Türkiye siyasetine ve uluslararası topluma “benim siyasi desteÄŸim hâlâ kuvvetli” diyebilmek için. Åžimdi hükümet o mitinglerden bir sonuç çıkarır kendisi açısından. EÄŸer hükümet, çok sayıda milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırıp, bir kısmını tutuklamanın siyaseten HDP’yi büyütecek bir netice üretmeyeceÄŸine kani olursa bu yola girebilir. Ama 1994’te Orhan DoÄŸan’ların, Leyla Zana’ların karşılaÅŸtığı türden bir manzaranın oluÅŸacağını çok sanmıyorum. Oralardan herhalde gereken dersler çıkarılmıştır.

Peki Kürtler buna nasıl tepki verir?

YeÄŸen: Åžehir savaÅŸlarında PKK’nin ve belki de HDP’nin beklediÄŸi türden reaksiyonu vermeyen Kürt kalabalıkları dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda daha beklenir türden bir tepki verebilir. Çünkü ÅŸehir savaÅŸları bir sürü Kürt açısından da makul, meÅŸru deÄŸildi ama parlamenterlerin dokunulmazlığı, siyaset yapması çok meÅŸru bir ÅŸey.

CoÅŸkun: Geçenlerde Alper Görmüş söylemiÅŸti, Kürtlerden onların istediklerinin üzerinde bir ÅŸey talep ederseniz, ister devlet olun ister PKK, tepkiyle karşılaşıyorsunuz. Kürtler 7 Haziran’da siyasete destek vermiÅŸlerdi. PKK siyasete olan bu desteÄŸi ÅŸiddete devretmek istedi, Kürtler de tepkilerini gösterdi. Benzerini ÅŸimdi devlet de yapmaya çalışıyor. “SavaÅŸa katılmamanız yeterli deÄŸil, siyasete yapılacak bu müdahaleyi de hoÅŸgörün” ÅŸeklinde onlardan çok daha fazlasını beklemek akıllıca bir siyaset deÄŸil. Devlet ve hükümet, hem sahada baÅŸarı kazandıklarını, hem de psikolojik olarak üstün durumda olduklarını düşünüyor. Ve bu saha ve psikolojik üstünlüğü sonuna kadar kullanmak gibi bir düşünceleri var. Bunu mümkün olan en üst noktaya götürüp PKK’yi mümkün olabilecek en alt seviyeye çekmek istiyorlar. Ama bunu çok fazla kanırtırsanız, toplumdan tepki de alabilirsiniz.

“PKK hendek stratejisinde yanlış hesaplar yaptı”

Hendek stratejisi en çok bölgedeki insanlara zarar verdi. PKK neden böyle bir strateji uygulama yoluna gitti sizce?

YeÄŸen: Meselenin birkaç boyutu var. Haziran’da ya da Temmuz’da Türkiye Suriye’deki pozisyonunu deÄŸiÅŸtireceÄŸini Ä°ncirlik’i açarak, vs. deklare etti. PKK büyük bir ihtimalle bunun ardından Suriye sahasında olacakların kendisi açısından epey maliyetli olacağını, oradaki kazanımlarını kaybedeceÄŸini düşündü ve Türkiye’ye Suriye’de yaÅŸayacağı maliyetlerin benzerini sana ödetirim, demek istedi. Devletin çatışmaya davetine böyle bir refleksle icabet etti.  

İkinci olarak, anladığım şöyle bir basiretsizlik göstermiş durumda. Büyük bir ihtimalle sahadan merkeze giden değerlendirmeler, tüm bu şehir savaşlarının hem yürütülmesinin daha kolay ve uzun süreli olabileceği yolundaydı, hem de böyle bir iş başladığında Kürt kitlelerinin bu işin arkasında durabileceği konusunda aşırı bir özgüvene sahipti.

Üçüncüsü, Duran Kalkan’ın Cizre için “Devletin bu kadar zalimleÅŸebileceÄŸini tahmin etmiyordum” sözleri bize ÅŸunu gösteriyor, PKK de aslında biraz unutmakla mâlul bir örgüt. Kürt meselesi tarihini hepimizden daha iyi bilir PKK’liler. Sadece 20 sene önce Şırnak’ta Türkiye devleti bugün Sur’da, Cizre’de yaptığına benzer ÅŸeyleri yaptı. PKK gerçekten devlet bu kadar ÅŸehirleri yıkarak bu iÅŸi halletmek istemez herhalde diye düşünmüş olabilir. Orada da bir deÄŸerlendirme hatası yapmış olabilir. Bir de PKK, Türkiye devleti bu iÅŸi bitirmek için bu kadar sertleÅŸtiÄŸinde, uluslararası düzeyde bu kadar kayıtsız kalınacağını da öngörmemiÅŸ olabilir. Bir sürü yanlış hesap var.

PKK açısından yapılan bu yanlış hesapların en önemlisi neydi sizce?

YeÄŸen: Kürt kitlelerinin PKK’nin yaptığı, ettiÄŸi her ÅŸeye onay vereceÄŸine duyulan aşırı özgüven. Orada da PKK’nin bir ÅŸekilde Kürt meselesini, Kürtleri de hakkınca okuyamadığı ortaya çıkıyor. PKK’nin kendisine çok baÄŸlı, çoÄŸunlukla yoksullardan, savaÅŸ maÄŸdurlarından oluÅŸan epey bir Kürt nüfusu var. Ama bunların PKK’yle muhabbeti üzerinden tüm Kürtlerin tutumunu akıbetini okumak, PKK açısından yanlış oldu.

Biraz soÄŸuk bir bakış ÅŸunu görebilirdi oysa... Türkiye devleti Irak devleti yani Baas, Saddam veya Esad gibi olmadıkça, Kürtler PKK’nin beklediÄŸi reaksiyonu, en azından büyük bir kısmı bu devlete göstermeyecektir. Devlet epey berbat iÅŸler yaptı ama zaman içerisinde kamuoyu oluÅŸturma aygıtları PKK’nin bu hareketinin gayrimeÅŸru olduÄŸunu bütün kitlelere benimsettikçe de herkes bu ÅŸiddete alıştı ve gereken tepkiyi vermedik. EÄŸer hendek savaÅŸlarının baÅŸladığı ilk hafta devlet bu mahalleleri tanklarla dümdüz etseydi, büyük bir ihtimalle PKK’nin umduÄŸu o halk ayaklanması oluÅŸabilirdi.

“Hendek stratejisinin sebebi, PKK’nın OrtadoÄŸu’daki yeni iliÅŸkiler ağı”

CoÅŸkun: PKK’nin devletin bu kadar ciddi bir reaksiyon vereceÄŸini beklememesi konusuna iki sebepten dolayı pek ikna olmuyorum. Birincisi, PKK devletle 40 yıldır savaşıyor ve devletin hangi damarına basıldığında nasıl tepki vereceÄŸini çok iyi biliyor. Ä°kincisi, Duran Kalkan “Devletin Cizre’de bu kadar büyük bir tepki vereceÄŸini zannetmiyordum” dedikten hemen sonra Yüksekova’da, Şırnak’ta ve bir kaç ilçede daha aynı stratejiyi devam ettirdi. Bunun manası nedir? Bence PKK’nin bu stratejiyi yürütmesinde daha önemli baÅŸka unsurlar vardı. Bir tanesi, PKK OrtadoÄŸu’da yeni bir iliÅŸkiler ağı içerisinde.Yani Suriye’yle , Ä°ran’la, Irak merkezi hükümetiyle, ABD’yle.. OrtadoÄŸu’nun bu kadar karmaşık olduÄŸu bir dönemde, bu iliÅŸkilerin size yüklediÄŸi belirli bir maliyet, görev var. Böyle bir ÅŸehir savaşı baÅŸlatarak Türkiye’nin OrtadoÄŸu’ya müdahil olmasını engellemek, sadece PKK’nin deÄŸil, PKK’nin içinde yer aldığı bu network’ün de Suriye’nin, Ä°ran’ın vb.’nin de kararı. Bunun icrasının PKK eliyle gerçekleÅŸtirildiÄŸini düşünüyorum.

 

 
 
[[FotoÄŸraf: Osman KaytazoÄŸlu / Al Jazeera]]

Ä°kinci etken nedir?

CoÅŸkun: Ä°kincisi, bence daha da belirleyici olan, Suriye’deki durum. PKK, Suriye’de yeni bir hakimiyet alanı elde etti. Bunun fiili hale gelmesinin önündeki en önemli engellerden birisi, Türkiye. Türkiye bir PKK devletine izin vermeyeceÄŸini söyledi. Türkiye’nin bu tavrı baÅŸtan aÅŸağı yanlış bence. PKK’’nin, Türkiye’ye bunun karşısında yer aldığında maliyetinin ne olduÄŸunu göstermek için de sokak savaşını baÅŸlattığını düşünüyorum.

PKK’nin önceliÄŸi ÅŸu anda Suriye. Suriye’deki yapısını ÅŸu anda korumak, Türkiye’deki Kürt meselesinin çözülmesinden daha ciddi bir önceliÄŸi ifade ediyor. Bu savaÅŸa girilirken, Irak, Suriye ve Kobani gibi örnekler gösteriliyordu ama bunların hiçbir ÅŸekilde Türkiye ile benzerlik arz etmediÄŸi çok açıktı. Kobani, Irak ve Suriye’de merkezi hükümet olmaması, genel bir ayaklanmanın varlığı ve uluslararası güçlerin o ülkeye müdahalesi söz konusuydu. Dolayısıyla bu hendek savaşından herhangi bir ÅŸekilde sonuç elde edilmeyeceÄŸi PKK açısından ilk günden belliydi.

YeÄŸen: PKK kendi tarihinde yenilgilerle de büyüyen, o yenilgilerin de eleÅŸtirisini, hesabını yapmış bir hareket. Özellikle Karayılan’ın “Bir savaşın anatomisi” kitabında, çok gerçekçi, soÄŸukkanlı deÄŸerlendirmeler, eleÅŸtiriler var hem 92-93 dönemine hem de 1978-79’da Kürt feodallerine karşı verdikleri savaÅŸtaki mücadele tekniklerine dair. 20 sene sonra birileri hendek savaÅŸları kararının, vs. yanlış olduÄŸunu söyleyecek ama 20 sene sonra eÄŸer bu iÅŸler sulh içerisinde çözülmemiÅŸse, daha büyük, daha kökleÅŸmiÅŸ bir PKK ile karşı karşıya kalacağız. PKK’nin arka planında Kürt meselesi var. O mesele orada durdukça, PKK hendek savaşında yenilmiÅŸ, PKK’nin bir yerdeki kampını yerle bir etmiÅŸsiniz, bunun bir manası yok.

Peki ÅŸu an tam olarak Kürt meselesinde PKK’nın talebi nedir? Anadilde eÄŸitim mi? Özerklik mi?

YeÄŸen: Formel olarak bakılırsa elbette özerklik. Anadilde eÄŸitim ve PKK’nin siyasallaÅŸtırılması da önemli talepler. Ancak Suriye’de PYD’nin elde edeceklerine baÄŸlı olarak bu talepler sertleÅŸebilir de yumuÅŸayabilir de.

CoÅŸkun: PKK ve baÄŸlantılı yapıların kristalize olmuÅŸ bir görüşü yok. Mesela, özerklik deniyor ama hangi özerklik? KCK SözleÅŸmesindeki totaliter yapılanma mı, HDP’nin savunduÄŸu ve Ä°spanya’yı çaÄŸrıştıran model mi, yoksa son bir yılda sahaya sürülen silahlı özyönetim pratiÄŸi mi? KDP, bundan bir süre önce, “PKK’nin ne istediÄŸini PKK dahi kimse bilmiyor” diyerek PKK’ye sert bir eleÅŸtiri getirmiÅŸti. Bunun yersiz bir eleÅŸtiri olduÄŸu söylenemez.

Ä°ki noktaya deÄŸinmek gerek: Bir, anadilde eÄŸitim ve özerklik için bu savaÅŸ verilmez. Bu denli sınırlı talepler için bu denli tahrip edici bir savaşı yürütmenin mantığı olamaz. Anadilde eÄŸitimi de, özerkliÄŸi de demokratik siyaset içinde talep edebilir ve zaman içinde gerçekleÅŸtirebilirsiniz. Ve iki, son kertede bölgeyi yönetmek istiyor ama PKK ne demokratik bir tasavvura sahip, ne de demokratik bir yarışa hazır.   

EÄŸer Suriye’de konjonktür deÄŸiÅŸmeseydi, mesela Esad rejimi sorunsuzca sürseydi. Biz bunları konuÅŸuyor olur muyduk sizinle?

YeÄŸen: Büyük bir ihtimalle çözüm süreci daha yolunda giderdi. Ama bence Türkiye, Arap Baharı’yla önüne çıktığını düşündüğü imkanı deÄŸerlendirmek istediÄŸi için de bir yandan çözüm sürecine girdi. Tahminim o ki, devlette bir deÄŸerlendirme yapıldı, “Arap Baharı’yla birlikte Ä°hvan Haraketi’nin liderliÄŸini üstlenebiliriz. Bunun da pürüzsüz ilerleyebilmesi için PKK’nin bizi uÄŸraÅŸtırmasını engelleyelim, iÅŸlerimizi yoluna koyunca daha çok Barzani çizgisini öne çıkararak Kürtlerle de Araplarla yaptığımız türden bir ittifak yapabiliriz. Kürtlere de önderlik edebiliriz.” dendi. Ama Suriye’deki bu büyük altüst oluÅŸ olmasaydı, PKK de gücünün ve ihtiraslarının, arzularının sınırlarını daha rasyonel deÄŸerlendirebilirdi.

Yani “Irak’ta böyle bir yapı var, Suriye’de de kazanımlarım var. Çözüm süreciyle razı olacağımdan daha fazlasını elde edebilirim” diye düşünmedi mi PKK?

YeÄŸen: PKK’nin böyle düşündüğünü zannetmiyorum. Suriye – Türkiye arasındaki farkları halen deÄŸerlendirebilecek rasyonaliteye sahip PKK. Ayrıca çözüm sürecinde almak istedikleri zaten kendilerinin, Öcalan’ın ortaya koyduÄŸu ÅŸeyler.

AK Parti’nin Kürt meselesine yönelik politikasını nasıl deÄŸerlendiyorsunuz?

CoÅŸkun: Ben AK Parti’nin ve ErdoÄŸan’ın Kürt meselesini çözmek istediÄŸini düşünüyorum. Gerekçesi farklı olabilir. Türkiye’yi daha güçlü ve istikrarlı bir bölge lideri haline getirmek, Türkiye’deki insanların hayatlarını daha iyi yaÅŸamalarını saÄŸlamak gibi pek çok argümanla Kürt meselesini çözmeyi istediÄŸini düşünüyorum. Fakat ErdoÄŸan ve AK Parti üzerinde konuÅŸurken bence iki hususu dikkate almak gerekiyor. Birincisi ÅŸu, şöyle bir hissiyat var ErdoÄŸan’da, “Kürt meselesi konusunda cumhuriyet tarihi boyunca yapılmamış ÅŸeyleri ben yaptım, AK Parti iktidarları yaptı. Fakat diÄŸer taraf biz ne getirirsek getirelim tatmin olmuyor, bir yerde durdurmak lazım” algısı. Ä°kincisi, 2002’den bu yana kararlı bir ideolojik duruÅŸtan ziyade pragmatik olarak döneme göre deÄŸiÅŸen politikalar var. ErdoÄŸan bu meselesin çözülmesinin ciddi anlamda Türkiye’yi rahatlatacağını da düşünüyor ancak bunun mümkün olan en az standartlarla çözülmesini talep ediyor. ÖrneÄŸin anadil, yerel yönetimler vb. konularda mümkün olan en düşük standartlarla bunu gerçekleÅŸtirmek istiyor. Burada Kürt siyasetinin de önemli bir hatası oldu.

 

 
 
[[FotoÄŸraf: Osman KaytazoÄŸlu / Al Jazeera]]

Nedir Kürt siyasetinin hatası?

CoÅŸkun:EÄŸer siz Kürt meselesini çözmek istiyorsanız, bunu yapacağınız aktör ErdoÄŸan ve AK Parti’dir ve onların etkilediÄŸi, onlarla birlikte hareket eden kitledir. Kürt meselesinin çözülebilmesi için AK Parti ve PKK’nin bu iki hegemonik gücün bir belirleyiciliÄŸi var, bunlardan biri olmazsa, bu sorunu çözemezsiniz. Böyle bir aktör varken de iliÅŸkileri bu minvalde yürütmek lazım. PKK – HDP ve onlarla baÄŸlantılı bütün bir toplum ErdoÄŸan’ın ve AK Parti’nin ÅŸeytanlaÅŸtırılması üzerinden çok ciddi bir kampanya yürüttü bu süreçte. Mesela çözüm sürecinde PKK medyasında süreci olumlayan bir yazı, bir görsel hiç yer almadı. Bu, diÄŸer tarafta “Bunlar bizi her hâlükârda düşman görüyor” algısı oluÅŸuyor.

DemirtaÅŸ, bir röportajında “Artık Kürtler bir daha Türkiye devletine aidiyet bağı hissedemez” dedi. Kürtler ile Türkler arasındaki kopuÅŸ ne boyutta sizce?

CoÅŸkun: Bu “Zerdüşt, ateist” söylemleri çok büyük hataydı. HDP’ye yönelik eleÅŸtirel bir dil kullanmak ile onların kitleleri üzerine etkili olacak bir dil, onları ötekileÅŸtirecek bir dil birbirinden çok farklı. Üç açıdan çok ciddi bir hata bu. Bir kere siz yönetim makamındaki kiÅŸi olarak herkese karşı sorumlusunuz. Ä°kincisi, Zerdüştlüğü, ateistliÄŸi yani herhangi bir inancı veya dini inanca sahip olmamayı kendi başına bir kötülük olarak nitelendirmek, o düşünceyi paylaÅŸan insanlara yönelik çok ciddi bir haksızlık. Üçüncüsü, bir kitleye sahip olmadığı bir kimliÄŸi atfetmek ve bunun üzerinden o kitleyi kötülemek kabul edilebilir bir durum deÄŸil. Bir PKK mensubu hayatını kaybettiÄŸinde, taziye evleri kurulur, oralarda Kur’an-ı Kerim okunur, bütün dini ritüeller uygulanır. HDP-PKK’nin tabanı çok ciddi anlamda dindar insanlardır.

Peki sizce gerçekten toplumsal bir kopuş söz konusu mu?

CoÅŸkun: Bu çok kullanılan bir kavram. Bu kadar büyük ve iddia içeren kavramların böyle çok rahatlıkla kullanılmasının doÄŸru olmadığını düşünüyorum. EÄŸer bir kopuÅŸtan ya da en azından bir soÄŸumadan bahsedeceksek, bu iki yönlü bir ÅŸey.

Tamamen sivillere yönelik Ankara katliamı gibi olaylar çok ciddi tepki uyandırdı. Bu tür olayların da açtığı gedik kapanabilir mi?

CoÅŸkun: Ben halen Kürtlerin çok büyük bir kitlesinin Türklerle birlikte yaÅŸama iradesinin olduÄŸunu, devlete yönelik eleÅŸtirileri, soÄŸumaları devam etse bile bu ana tercihte bir deÄŸiÅŸikliÄŸin olmadığını düşünüyorum.

“KopuÅŸ iki taraflı”

YeÄŸen: Bence kopuÅŸ karşılıklı, tek taraflı deÄŸil. Türklerden de bir kopuÅŸ var, çok açık. Ben Vahap’dan farklı düşünüyorum. Kürtlerin devletin bu ÅŸiddetini, özellikle Cizre’yi gördükten sonra önemli bir kısmının ÅŸu halet-i ruhiyede olduÄŸunu düşünüyorum: BaÅŸka türlü bir imkanımız olmadığı için bu devletle birlikte yaÅŸamak durumundayız. Türkiye’den ayrılma fikri bence de Kürtler arasında halen güçlü deÄŸil. Ama 10 sene öncesinden farklı olarak artık esas sebep, devletin çok güçlü, Kürtlerinse çok güçsüz olduÄŸunun bir kez daha ÅŸehir savaÅŸlarında tescil edilmesi. PKK ve HDP tabanının büyük bir kısmının böyle hissettiÄŸi kanısındayım. Türklerin önemli bir kısmı da artık Kürtlerle bir gelecek, hele eÅŸit yurttaÅŸlık etrafında bir gelecek fikrinde deÄŸil. Geçen hafta Kütahya’da yine üç işçi bayrak yaktıkları iddiasıyla linç edilmek istendi, ÅŸehri terk etmek zorunda kaldılar. Artık daha zayıf bir zemindeyiz.

Peki sizce bu durum telafi edilebilir mi?

YeÄŸen: Burada basitçe iyi niyet temennilerinin yeterli olabileceÄŸini düşünmüyorum. Bu hissiyatın ortadan kalkması muhakkak Kürtlerin haklarının, hukuklarının tanınması ve bütün bu olan bitenin de yanlış olduÄŸunun teslim edilmesiyle mümkün olabilir. Yoksa çözüm süreci yeniden baÅŸlayabilir, PKK silah bırakabilir ama bu his deÄŸiÅŸmez.

Siyasi çözüm için HDP’ye oy veren ama istediÄŸini alamayan ve AK Parti’li de olmayan Kürtler ne olacak? PKK’nın söylemine muhalif yeni bir Kürt siyasi hareketinin çıkma ihtimali var mı?

YeÄŸen: Åžimdi bu türden örgütler ve siyasetçiler var ama ÅŸu anda bir karşılıkları yok. Tüm bu çatışma sürecinden dolayı ve Güney Kürdistan’da yaÅŸanan geliÅŸmelere baÄŸlı olarak bu tür yapılarda son dönemde bir hareketlenme var. Ama hareketlenenlerin büyük kısmı belli kiÅŸiler düzeyinde. Dolayısıyla bölgede kitleler nazarında bir akis yaratacak gibi görünmüyor. Türkiye’de devletin mevcut pozisyonunu sürdürmekteki kararlılığını, Irak ve Suriye Kürdistanı’nda yaÅŸananları ve yaÅŸanması muhtemel olanları düşündüğümüzde PKK harici bir hareketin aman aman büyüyeceÄŸini düşünmüyorum.

Sizce vatandaşın PKK’ye tepkisinden farklı bir siyasi sonuç çıkabilir mi?

CoÅŸkun: ÃœÃ§ kesim söz konusu. Bir, AK Parti’ye oy verenler. Son dönem AK Parti’ye eleÅŸtirileri olsa bile bu yapılıp edilenler partilerine daha fazla yaklaÅŸmalarını saÄŸladı. Ä°ki, ortada yer alan, ne AK Partili ne HDP’li kesim... Onların, PKK gerçekten bir iktidar elde ettiÄŸinde kendilerine bir hayat hakkı tanımayacağı endiÅŸesi büyüdü. Üç, PKK – HDP tabanı. Onlarda bir sorgulama, mesafe, aralık var ama bunun neye evrileceÄŸi sadece PKK’nın yaptıklarına baÄŸlı deÄŸil, aynı zamanda devletin de nasıl bir siyaset izleyeceÄŸine de baÄŸlı. Hak ve özgürlükleri taşıyan bir siyaset üzerinden yeni bir çizgi geliÅŸirse, PKK’ye yönelik mesafe açılabilir. Ama eski güvenlik siyasetini en son noktaya kadar devam ettirme yönünde bir tercihte bulunursa, o zaman PKK’nin bu yapıp ettiklerine, HDP’nin politik tercihlerine iliÅŸkin sorgulama unutulur, bir süre sonra bu kesim tekrar HDP’ye oy verebilir.

Sizce HDP çatışmaların başladığı süreçte PKK'ya karşı gelebilir miydi?

YeÄŸen: Yapamazdı, bundan yüzde 100 eminim. HDP-PKK iliÅŸkisi öyle bir iliÅŸki deÄŸil. Dolayısıyla o türden beklentiler çok yersiz, temelsiz. Ki, Selahattin DemirtaÅŸ özel olarak 24 Temmuz'dan sonra iÅŸlerin buraya gelmemesi için kendi imkanları dahilinde bir ÅŸeyler yaptı. HDP'nin oyunun büyük bir kısmı PKK oyu. PKK hangi partiyi gösterse oyun önemli bir kısım oraya gidecek. Dolayısıyla PKK'den bağımsız bir HDP varlığı varmış gibi düşünmek bence kendimizi aldatmak olur.

CoÅŸkun: Ben aslında HDP'nin biraz daha irade gösterebileceÄŸini düşünüyorum. Hendek stratejisine yönelik olarak bence HDP'nin yapabilecekleri vardı. Selahattin DemirtaÅŸ, baÅŸlangıçta biraz da kısık bir sesle bunun yanlış olduÄŸunu, sonunun iyi olmadığını söyledi. Ama bir müddetten sonra HDP artık hendekleri savunan, bunu direniÅŸ olarak selamlayan bir parti haline geldi. Bence Kürtler bunu da not ettiler ve siyasetçilere ciddi bir kırık not verdiler. HDP’li 80 milletvekilinin “Bu sorun hendeklerdeki eline silah verilen 14-15 yaşındaki çocuklarla çözülmez, bu sorunu biz çözeceÄŸiz” demesi, PKK tarafından hiç itibar görmese bile, HDP'nin Türkiye siyasetindeki varlığını anlamlandırması açısından çok deÄŸerli olurdu.

YeÄŸen: Ama ÅŸimdi öyle bir imkân galiba açılıyor.

Dokunulmazlıklar kalktı, hangi mecrada yapacaklar bunu?

YeÄŸen: Söylemek istediÄŸim ÅŸu, hendek savaÅŸlarının yanlış olduÄŸu herkes tarafından görülmüş durumda ÅŸimdi.

Coşkun:PKK-HDP ilişkisinde, öteden beri siyaseti belirleyen PKK, uygulayan veya uygulamak durumunda kalan ise HDP. Ama artık bu belirleme ve etkileme meselesi biraz değişmeli. Yani HDP'nin tercihlerinin ve siyasi duruşlarının da PKK'nin siyasetini değiştirmesi, etkilemesi gereken bir döneme geldik.

Suriye'de yeni geliÅŸmeler var. Amerika ile YPG ortak operasyonla Rakka’yı IŞİD'in elinden kurtarmaya çalışıyor. Suriye'deki geliÅŸmelerin nasıl devam edeceÄŸini düşünüyorsunuz? Türkiye'nin bu politikası sürdürülebilir mi?

YeÄŸen: Åžimdiye kadar sürdürdüğü politikanın bir sınıra geldiÄŸini bence devlet de idrak etti.

CoÅŸkun: Zaten deÄŸiÅŸiklik olacağını söylüyorlar.

YeÄŸen: Evet, ama bu deÄŸiÅŸikliÄŸin ne yönde olacağını henüz anlamadık. Suriye'de görünen ÅŸu: Bir kere iÅŸler Türkiye'nin deÄŸil, Kürtlerin lehine geliÅŸiyor. ABD de Kürtler ve Türklerin oradaki pozisyonunu ve Türkiye'nin Suriye sahasındaki çıkarlarını bir ÅŸekilde dengelemenin imkanı var mı, bunun peÅŸinde. ABD’nin orada tümüyle YPG'yi ya da PYD'yi öne çıkaran bir pozisyon alıp almadığı netleÅŸmiÅŸ deÄŸil.  

“ABD Kürt meselesinin Türkiye'deki kısmının Suriye ve Irak'taki gibi seyretmesini istemiyor”

Bunun sahadaki fiili anlamı ne?

YeÄŸen: Büyük bir ihtimalle Afrin ile Kobani arasında, Kürtlerin bir ÅŸekilde devamlılık saÄŸladığı bir koridor oluÅŸacak. Ama o koridor Halep'in kuzeyinde olacak, Türkiye sınırlarına kadar da ulaşılmayacak. Dolayısıyla Türkiye'nin bir ÅŸekilde bu cebi orada en azından kontrol etmesine imkan verilecek, orada bir takım unsurlar duracak, ama Afrin-Kobani arasındaki ÅŸerit de tamamlanmış olacak. Bu halen Türkiye'nin fit olduÄŸu bir çözüm deÄŸil, ama gidiÅŸat o yönde. Benim beklentim, ABD'nin Türkiye'nin bu dediÄŸim ceple Halep arasında bir baÄŸlantı kurmasına imkan verecek bir açıklığı garanti etmesi. Türkiye büyük bir ihtimalle bunun üzerinden yatıştırılmaya çalışılacaktır.

Esad rejimi buna nasıl tepki verir?

YeÄŸen: Onu bilmiyoruz. Ama rejimin hamlesi, büyük ihtimalle ABD'nin ve PYD'nin öngördüğüyle uyumlu olmaz, daha çok Türkiye'nin beklentilerine uygun olur. O zaman Türkiye ile rejim arasında bir yakınlaÅŸma olur mu? ABD ve YPG buna nasıl tepki verir?

 

 
 
 

Bu gelişmeler Türkiye içindeki Kürt sorununa nasıl yansır?

YeÄŸen: PYD ile, yani dolaylı olarak da PKK ile Türkiye arasında Suriye'ye dair bir uzlaÅŸma oluÅŸursa, bunun Türkiye'ye çok olumlu akislerinin olacağını öngörebiliriz. Sanki gidiÅŸat da oraya gidiyor. ABD Kürt meselesinin Türkiye'deki kısmının Suriye ve Irak'takine benzer biçimde seyretmesini istemiyor. ABD Suriye'de oluÅŸacak uzlaÅŸma üzerinden PKK'yi ya Türkiye'den çekilmeye ya da daha beklendiÄŸi üzere Türkiye'ye karşı silah kullanmamaya davet edecek gibi görünüyor. Bir iki ay önce elçilikten gelen açıklama, bu iÅŸin ilk iÅŸaret fiÅŸeÄŸiydi. Kandil'den gelen "ABD devreye girsin" açıklamalarına bakılınca da sanki PKK de ABD'nin yaratacağı uzlaÅŸma ortamına bir ÅŸekilde yaklaÅŸacak gibi görünüyor.

CoÅŸkun: Suriye'de Türkiye ve PKK açısından bakıldığında aslında iki kırmızı çizgi var. Türkiye açısından, sınırda tamamıyla PKK kontrolünde bir yapılanmanın oluÅŸmaması ve 900 km boyunca PKK'nin egemenliÄŸinin olmaması. PKK açısından ise üç kanton arasında bir birliÄŸin kurulması, toprak sürekliliÄŸinin saÄŸlanması. Mesut Hoca’nın söylediÄŸi o cep hikayesi, yani bir güvenli bölge oluÅŸturulması ve orada da Özgür Suriye Ordusu'nun, Türkiye'ye yakın olan muhaliflerin yerleÅŸtirilmesi ÅŸeklindeki plan, bence bu iki kırmızı çizgiyi uzlaÅŸtırmayı amaçlıyor. Yani alttan topraklar bütünleÅŸecek, üç kanton birleÅŸecek, ama sınırda Türkiye'nin isteÄŸi üzerine tamamıyla PKK'nin kontrolünde bir yapılanma oluÅŸmayacak. ABD ÅŸu an bunu yapmaya çalışıyor. Hem Mumbiç operasyonu, hem Rakka'ya yönelik gerçekleÅŸtirilecek olan husus bu. Bence Türkiye'deki karar vericiler de gidiÅŸatın bu yönde olduÄŸunu gördükleri için direkt bunun karşısında yer almaktansa “Rakka operasyonuna biz de dahil olalım” teklifini ABD’ye ilettiler.

YeÄŸen: Yalnız ben Rakka'ya dair teklifin, aksine, o iÅŸi durdurmaya yönelik olduÄŸunu düşünüyorum.

“Suriye’de bir Kürt yapılanması Türkiye için tehdit deÄŸil, fırsat”

CoÅŸkun: Ama Türkiye, ABD’nin orada YPG'den hiçbir koÅŸulda vazgeçmeyeceÄŸini görüyor. YPG ÅŸu anda Amerika için çok ciddi manada kolaylıklar saÄŸlayan, seküler bir örgüt. Bölgedeki diÄŸer aktörlerle, Ä°ran'la, Suriye rejimiyle, Rusya'yla iliÅŸkileri de iyi. Türkiye bundan sonra iliÅŸkilerin nasıl kendisine en az zarar verecek ÅŸekilde çözülmesi gerektiÄŸi konusunda bir politika yürütüyor. Bence orada cep olmasa bile bir Kürt yapılanmasının oluÅŸması Türkiye için bir tehdit deÄŸil, fırsat.

 “Kuzey Irak'ta bir Kürt yapısı var. Suriye'de olursa, bu, üç vakte kadar Türkiye'de de olacak, Türkiye bölünecek” anlamına mı geliyor? Bir sürü insanın kafasında bu var.

CoÅŸkun: Sosyoloji ve uluslararası siyaset öyle iÅŸlemiyor. O, dünya devletlerinin Irak'ta ve Suriye'de iÅŸleyen sürece nasıl baktıklarına baÄŸlı. Orada oldu, burada da otomatikman olacak diye bir ÅŸey yok. Aksine, orayla kurulacak iyi iliÅŸkiler Türkiye'nin güvenlik endiÅŸelerini de asgariye indirir. Åžu anda Türkiye'nin OrtadoÄŸu'daki en büyük müttefiÄŸi Irak Kürdistan Yönetimi. Åžu an ortalık toz duman olsa da, iÅŸler öngörüldüğü gibi giderse 4-5 yıl sonra Suriye Kürdistanı'nın iliÅŸkilerinin de Irak Kürdistanı'nınkinden çok farklı olacağını düşünmüyorum. Çünkü eÄŸer öyle bir yapılanma meydana gelirse,o Suriye Kürdistanı'nın varlığını sürdürebilmesi, Türkiye ile iliÅŸkilerinin daha saÄŸlam olmasını gerektirir. Ä°ki taraf için de son derece iÅŸlevsel bir iliÅŸki olabilir. Ancak Suriye Kürdistanı kendi içinde daha demokratik bir yapılanma oluÅŸturmalı. EÄŸer orada iktidar yapısı çeÅŸitlenirse, Türkiye’nin oradan kendisine yönelik tehdit algısı da asgariye iner.

Sizce Suriye’de bir Kürt yapılanması Türkiye için tehdit mi?

YeÄŸen: Oradan buraya askeri anlamda bir güvenlik tehdidi tabii ki oluÅŸturmaz. Bence zaten Türkiye’de ve müstakbel Suriye ve mevcut Irak Kürdistan’ına karşı böyle bir tehdit algısı yok. Daha baÅŸka türden tehdit algıları var. Ä°kisi önemli. Bizim daha seküler alışkanlıklara sahip bürokrasimiz için tehdit ÅŸu: Irak ve Suriye Kürdistanları federal türden yapılar olacak. Bu, Türkiye Kürtleri açısından da bir referans noktası teÅŸkil edecek. Muhafazakar siyasi elitin kaygısı farklı. Seküler bir örgüt olarak PYD, PKK ve yine daha seküler özellikleriyle bilinen bir millet olarak Kürtlerin, yani bu ekolün baÅŸarı kazanması, OrtadoÄŸu’da siyasal Ä°slamcılığın, Ä°hvan’la özdeÅŸleÅŸtirilen çizginin akıbetinin çok parlak olmayacağı anlamına geliyor.

Son bir yılda AK Parti/devlet ve PKK’nın en büyük hatası neydi?    

YeÄŸen: Hata tabii ortak, çözüm sürecinden uzaklaÅŸmak. Ama ben burada büyük kısmıyla sorumluluÄŸun devlette, AK Parti’de olduÄŸunu düşünüyorum. Özellikle OrtadoÄŸu’da, Suriye’de ve Türkiye’de olayların ErdoÄŸan’ın beklediÄŸi yönde geliÅŸmemesinin  büyük sorumlusunun Kürtler ya da Kürt hareketi, PKK olarak kodlandığını düşünüyorum. Bunun üzerinden çözüm sürecinden uzaklaşıldığını ve PKK’nin de bu uzaklaÅŸmaya fazlasıyla kolaylıkla uyum saÄŸladığını düşünüyorum. Her ikisi açısından da büyük hata bunlar. PKK siyasetin galebe çalmasına imkan verebilirdi. Bugün 7 Haziran’daki siyasi tablodan çok farkı bir yerdeyiz ve bu fark Kürtler aleyhine. PKK’nin silahlı mücadeleye davete icabet etmesi, hem Kürtlerin hem HDP’nin, büyük ihtimalle PKK’nin de lehine bir sonuç üretmedi.

Sizce AK Parti’nin en büyük hatası neydi bu süreçte?

CoÅŸkun: Ben süreç konusunda Hocam’dan biraz daha farklı düşünüyorum. Bence PKK çatışmayı, çatışma siyasetine dönülmesini tercih etti. Bu bir tercihti ve bence yanlış bir tercihti. Sadece konjonktürel olarak o döneme iliÅŸkin bir yanlışlıktan bahsetmiyorum, bu aÅŸamada ben PKK’nin Türkiye’de silah kullanmasının bir meÅŸruiyeti olmadığını düşünüyorum. Kullanılan her silah elbette Türkiye toplumunun tamamına ciddi bir maliyet çıkarıyor ama öncelikli ve yoÄŸunluklu olarak Kürtlere çok büyük bir zarar veriyor. SaÄŸlık Bakanlığı’nın resmi rakamlarına göre 355 bin insan göç etmek zorunda kalmış, İçiÅŸleri Bakanlığı’na göre 1 milyon 200 bin insan bu iÅŸten doÄŸrudan etkilenmiÅŸ. Genelkurmay’a göre 7 bin PKK’li ve 500’ün üzerinde asker, polis hayatını kaybetmiÅŸ. Çok ciddi bir kayıp var. PKK’nin silaha geri dönüşü çok ciddi bir hataydı.

Devletin hatası yok muydu?

CoÅŸkun: Devlette sorunun güvenlikle çözme konusundaki o kök düşünce halen varlığını sürdürüyor. Bu mesele siyasi bir mesele. Dolayısıyla yapılması gereken siyasal aktörlerin sayısını çoÄŸaltmakken siyasal aktörlerin sayısını azaltmak, silahlı bürokrasiyi öne çıkartmak bence ciddi bir hata.Bir yılın en büyük hatası, elbette çözüm sürecinden geri dönülmesiydi. Çözüm süreci, Türkiye’nin 1984 PKK’nin silahlı mücadeleye baÅŸladığı tarihten itibaren üretebildiÄŸi iyi hikayelerden biriydi. Yapılması gereken ÅŸey, bu hikayeyi yeniden revize etmek ve hataları gidererek yeniden siyasete dönüşün imkanlarını açmak.

Şöyle bir şey olsa bu tablo canlanır denebilecek simgesel bir hareket var mı?

CoÅŸkun: Bir günde de bir ÅŸeyler deÄŸiÅŸebilir. 2012’de meydanlarda urganlar atılıyordu, ertesi gün çözüm süreci baÅŸlatıldı. Bence devlette PKK ile hiçbir zaman bu kapıları tamamıyla kapatmadı. Ama iÅŸin düğümü büyük bir ihtimalle Suriye’de kopacak.

kaynak: aljazeera.com.tr

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.